6331
SAYILI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU
AYRINTILI
DEĞERLENDİRME BÖLÜM I (ilk 10 madde)
Kanunla
ilgili tam metne buradan ulaşabilirsiniz. Daha önce kanunun geneli hakkında bir
değerlendirme metni yayınlamıştım. Bu değerlendirmede, maddeler taranarak getirilen
yenilikler tartışılacaktır.
Bu kanun
işçi kavramı yerine çalışan tanımını getirerek kamu çalışanları da dahil olacak
şekilde tüm çalışanları kapsamaktadır. Stajerler ve çıraklar da kapsama
alınmıştır. Ancak bazı istisnalar kanunun 2. maddesinde belirtilmiştir. Türk
Silahlı Kuvvetleri, genel kolluk kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı
faaliyetleri, afet ve acil durum faaliyetleri, ev hizmetleri, çalışan istihdam
etmeden kendi başlarına mal ya da hizmet üretenler, hükümlü ve tutuklulara
yönelik faaliyetler bu kanunun kapsamı dışında yer almıştır.
Tanımlar
bölümünde dikkat çekenlerden biri işyeri tanımı; [h)
İşyeri: Mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile
çalışanın birlikte örgütlendiği, işverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet
ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen
işyerine bağlı yerler ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma,
muayene ve bakım, beden ve mesleki eğitim yerleri ve avlu gibi diğer eklentiler
ve araçları da içeren organizasyonu],
Geniş bir
tanımlama yapılarak oluşabilecek kafa karışıklıklarının önüne geçilmiş. İşyeri
sonuç itibarıyla bir maddi olmayan unsurları da içeren bir organizasyon olarak
nitelenmiş.
Tanımlar
maddesinde (2) İşveren adına hareket eden, işin ve işyerinin yönetiminde
görev alan işveren vekilleri, bu Kanunun uygulanması bakımından işveren
sayılır. ifadesi oldukça dikkat çekici ve yoruma açık.
Kanunun 4. maddesi işverenin yükümlülüklerini tanımlamış,
işveren sorumluluğunun çerçevesi oldukça geniş tutulmuş ve çalışanların
yükümlülüklerinin ve işyeri dışındaki uzman kişi ya da kuruluşlardan hizmet
alınmasının işverenin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı açıkça belirtilmiş.
5. Madde risklerden korunma ilkelerini fıkralar halinde
sıralamış. Teknik gelişmelere uyum sağlamak, toplu koruma tedbirlerinde öncelik
tanımak, işyeri ve ekipman tasarımı, üretim metodlarının seçiminde sağlık ve
güvenlik konularını önde tutmak gibi aslında çok genel ama kanun koyucunun
niyetini belli eden ifadeler yer almış.
6. madde “iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri” adı altında
oldukça önemli bölümler içeriyor. Burada esas olarak çalışan sayısı yada
tehlike sınıfı belirtilmeden işveren tarafından iş güvenliği uzmanı, işyeri
hekimi ve diğer sağlık personeli görevlendirileceği tanımlanmış. Kanun taslak
halindeyken ve ilk çıktığı dönemlerde basında spekülatif olarak, bakkalların,
apartmanların yani içinde 1 tane bile olsa çalışan bulunan tüm işyerlerinde
doktor ve hemşire bulunacak şeklinde spekülatif haberlerin çıkmasına sebep olan
madde işte bu. Oysa gerçek böyle değil, çünkü bir çok ek düzenleme ile çalışan
sayısı ve tehlike sınıfana göre değişen yükümlülükler öngörülmüştür. 10 kişiye
kadar çalışanı olan işyerlerinde daha çok dosya üzerinden yürüyen ve hizmet
alımı şeklinde bir yükümlülük olacak. Üstelik bu grup için devlet desteği söz
konusu olacak.
Aynı madde işverene çalışanları arasında istenen özelliklere
haiz kimse olması durumunda onların görevlendirilmesi yok ise hizmetin tamamı
ya da bir kısmını OSGB lerden alınması emrini veriyor. Bazı yorumlar; bu ifade
ile zaten işyeri hekimi yada iş güvenliği uzmanı çalıştıran işverenin, kanunu
bahane ederek bu çalışanlardan vaz geçip OSGB’lerden hizmet almasını engellemek
amacı güttüğü yönünde.
Bu maddenin 1. fıkrasını d bendinde, işverenin,
görevlendirdiği kişi yada hizmet aldığı kuruluş tarafından kendisine yazılı
olarak bildirilen tedbirleri yerine getirme yükümlülüğü olduğu dikkat çeken bir
durum. 2. fıkrada zorunlulukları 2014 yılında başlayacak kamu kurumlarının bu hizmeti
Sağlık Bakanlığına ait birimlerden alabileceğini yada ihale kanununa göre ihale
ile alabileceğini düzenlemiş.
Bence bu kanunun en zorlama ve işveren örgütlerinin kulisi ile
konulduğu belli olan düzenlemesi tam gün işyeri hekimi görevlendirilen işyerlerinde
diğer sağlık personeli görevlendirilmesinin gerekli olmadığına dair
düzenlemedir. Gerçekte sağlık hizmetinin yapısına aykırı olan bu durum aslında
kanunun kendisi ile de çelişiyor. Şöyle ki; örneğin 499 çalışanı olan ve çok
tehlikeli sınıfta yer alan bir işyerinde ayda 66 saat işyeri hekimi, 99 saat
diğer sağlık personeli çalışması gerekiyor (taslağa göre) oysa bu işyerinin 500
çalışanı olsaydı sadece 160 saat hekim çalıştırması (160 saat) yeterli olacak.
Diğer sağlık personelinin desteğinden yoksun olan bir hekimin ne denli verimli
çalışabileceği de dikkat çeken bir noktadır.
7. Madde 10 kişiden az çalışanı olan işyerlerinin kamu
tarafından desteklenmesi ile ilgili hükümleri içeriyor. Düzenlemenin
ayrıntıları bakanlar kuruluna bırakılmış. Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfın
zorunluluklarının Haziran 2013 de başlayacağı göz önünde bulundurulursa bu
tarihten önce Bakanlar Kurulu tarafından bir düzenleme yapılacağı açıktır.
Uygun projelerle donatılmış, hakkaniyeti ön planda tutan bu desteğin ülkmizde
iş sağlığı ve güvenliğinin gelişmesinde çok değerli katkıları olacağını
düşünüyorum. Bu grupta bir çok işyeri olduğu ve bunlarda şu ana kadar hiç bir
tedbir ve düzenleme olmadığı düşünülürse bu alanın desteklenmesinin önemi çok
açıktır.
Madde 8, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanını çalışmalarının
genel çerçevesi ile ilgili bilgi veriyor. 1.fıkrada mesleki bağımsızlık, etik
kurallar, hak ve yetkiler ifadeleri yer alıyor. Bir çalışan olarak bu
profesyonellerin hakları, bağımsızlıkları ve mesleki etik kuralları bakımından
daha güçlü koruyucu müeyyidelerin olması gerektiğini düşünüyorum.
Aynı maddenin ikinci fıkrası işyerinde alınması gereken
tedbirlerin işverene yazılı olarak bildirilmesi, bildirilen hususlardan hayati
tehlike arz edenlerin işveren tarafından yerine getirilmemesi halinde bakanlığa
bildirilmesi gerektiğini ifade ediyor. Bence kanunun genelinde en ilginç
bölümlerden birisi burasıdır. Aslında belki bir iki paragrafta açıkça
bahsedilmesi gereken mesleki bağımsızlık ve etik kurallar bir cümleyle
geçiştirildiği gibi, işyeri hekimine ve iş güvenliği uzmanına kendi işverenini
bakanlığa şikayet etme yükümlülüğü de oldukça muğlak bir şekilde ifade edilmiş.
Ülkemiz şartlarında bu şikayet mekanizmasının fiilen sağlıklı yürüyeceğine
inanmıyorum. Ücretini aldığı işvereni yazılı olarak uyarmak bile sıkıntılı bir
sürece dönüşebilecekken, hayati tehlike içeren hususların bakanlığa şikayet
edilmesi hemen hiç mümkün olamayacaktır.
Çalışanın ölümü ya da malüliyetiyle sonuçlanacak kaza ya da
meslek hastalıklarında ihmali tesbit edilen İGU ya da İYH’nin yetki belgesinin
askıya alınacağını ifade eden fıkra için de benzer bir değerlendirme
yapılabilir. Bu ihmal ki tarafından ve nasıl tesbit edileceği açıklanmaya
muhtaç bir konu olarak kalmış. Muhtemelen bu alanda yargı kararları ortaya çıkmaya
başladıkça bir açıklık sağlanması mümkün olacaktır.
Aynı maddenin 5. fıkrası A, B, C sınıfı İGU görev yapacakları
tehlike sınıfını açıklamış ve bakanlığa bu konuda sektörel düzenlemeler yapma
hakkı vermiş. Ülkemizde özellikle A ve B sınıfı uzman sayısındaki yetersizlik
nedeniyle uygulamada bazı sıkıntılar ortaya çıkmıştır. Kanunun geçici 4.
maddesi 4 yıl süre ile A sınıfı yerine B, 3 yıl süreyle de B yerine C sınıfı
İGU görevlendirilmesinin yeterli olacağını bildirmektedir. Bu durum da
özellikle çok tehlikeli sınıftaki işyerlerinde sorunu çözmeye yetmemiş ve bu
alanlarda A ve B sınıfı İGU sayısal yetersizliği nedeniyle çok yüksek ücret
talepleri olmuş ve bu durum işverenlerce tepkiye yol açmıştır. Bu tepki
nedeniyle olsa gerek 29 Aralık 2012 de yayınlanan İGU ile ilgili yönetmelik
üzerinden henüz bir ay geçmişken değiştirilmiştir. Bu değişiklikle aynı
sektörde 750 gün prim yatırılmış olan ve C sınıfı İGU belgesine sahip
uzmanların o sektörde A sınıfı gibi çalışabililmelerinin önü açılmış oldu.
9. Madde işyerlerinin tehlike sınıflarının bir tebliğ ile
düzenleneceğini belirtiyor. Bu tebliğ de 2012 yılının son günlerinde
yayınlandı. Oldukça dikkatli ve ince eleyerek yapılmış bir çalışma olduğunu
düşünüyorum. Konunun doğası gereği üzerinde zaman içinde değişiklikler
yapılabilir.
10. Madde, Risk değerlendirmesinin genel hatlarını ve
sonucunda yapılacaklara yönelik genel ifadeler içerirken işverene risklerin
belirlenmesine yönelik kontrol, ölçüm ve araştırmaların yapılmasını görevini de
veriyor. Risk Değerlendirmesi ile ilgili ayrıntılar yine 2012 son günlerinde
yayınlanan yönetmelikle belirlendi. Burada bu değerlendirmenin nasıl, kimlerce
ve ne sıklıkla yapılacağı ortaya konmuş oldu. Aslına bakılırsa risk
değerlendirmesi zorunluluğu bu kanunun kapsamına giren tüm işyerlerinde tehlike
sınıfına ve çalışan sayısına bakılmaksıznın 1 Ocak 2013 itibarıyla başladı.
Örneğin 5 kişinin çalıştığı bir konfeksyon dükkanı için bu zorunluluk halen
var. Bakanlık yaptığı açıklamalarla bu tarz işyerlerine özel klavuzlar ve rehberler
hazırlanacağını duyurdu ancak henüz ortada bir çalışma yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder